Pera Palas’ın pastanesinde İhsan’ı bekliyorum. Gözlerim pastanenin kartonpiyerlerle süslenmiş tavanlarında, eski avizelerinde, nakışlı aynalarında ürkek ürkek gezinirken, üniversiteden mezun olduğumuzdan beri İhsan’la görüşmediğimizi anımsıyorum. Telefondaki sesini bile güçlükle tanıdım. O beni gazetelerden izliyormuş, son romanımı da okumuş.