Akşamın erken çökmesinin insan bakışı üzerinde tuhaf bir tesiri vardır. Yazın yalancı rehavetinin ardından dünyanın bütün yükünü göz bebekleri sırtlar sanki. Gökyüzüyle azalan irtibatın yeni adresi kaldırımlardır artık. Soğuk yavaş yavaş siner buğulu camlara. Yıldızlar hiç var olmamış gibi hayatımızdan çıkıp kaybolur. Şarkılar değişir, kitaplar değişir, filmler değişir, yüzler değişir. Yüzsüz aynı yüzsüzdür, o ayrı. Sıcak günlerin dalkavuk kuyruğu eylül ayı daha ne olduğunu anlamadan geçip gitmiştir. Yakıcı güneşin aklı bile kör etmeye muktedir parlaklığı tükenir, hayatın ve insanların hakiki yüzü yeniden görünür olur. Düzeninden kopamayanlar limanlarına bağlanırken dört mevsimin delileri aynı tas aynı hamam yaşamaya devam eder; biçilen kalıba uymamanın tatlı yalnızlığında kâh gözyaşı kâh kahkahayla serseriliklerinden zerre ödün vermezler.